Şefkat Kahramanlarına bir Rehber
Hanımlar Rehberi
Bugün sizinle, hayatınızda bir dönüm noktası olabilecek, gönüllerinize nur serpecek ve size manevi bir rehber olacak çok özel bir eseri konuşmak istiyoruz: Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin kaleme aldığı “Hanımlar Rehberi”. Bu kitap, adından da anlaşılacağı gibi, özellikle hanım kardeşlerimize hitap eden, onların dünyevi ve uhrevi saadetlerini hedefleyen bir kılavuz.
Eserin yazılış amacı, bizzat yazarın kendisi tarafından belirtilmiştir: Bazı vilayetlerdeki hanım talebelerinin yoğun alakası ve bir ders beklentisi üzerine, hasta ve perişan olmasına rağmen, on beş yıl önce gençlere yazdığı Gençlik Rehberi gibi, hanımlar için de böylesi bir rehbere olan ihtiyacı hissederek bu eseri kaleme almıştır. Kendisi bu eseri, “manevî genç evlatlarıma ve mübarek hemşirelerime” hitaben yazdığını ifade eder.
“Hanımlar Rehberi”ni okurken karşılaşacağınız en temel ve en önemli kavramlardan bazılarını sizin için özetlemek istiyoruz:
1. Şefkat: Hanımların Fıtrî Kahramanlığı ve Risale-i Nur ile Bağlantısı
“Hanımlar Rehberi”, Risale-i Nur’un en mühim esaslarından birinin şefkat olduğunu vurgular. Kadınlar, fıtratları gereği şefkat kahramanları olarak nitelendirilir ve bu nedenle Risale-i Nur ile fıtraten çok daha yakından alakalıdırlar. Bir annenin çocuğunu tehlikeden kurtarmak için hiçbir karşılık beklemeden canını feda etmesi, bu yüksek kahramanlığın en çarpıcı örneğidir. Yazar, kendi hayatından da bir örnek vererek, seksen yıllık ömründe aldığı derslerin en esaslı ve sarsılmaz olanlarının, merhum validelerinden aldığı telkinatlar ve manevi dersler olduğunu, bunların fıtratında çekirdek hükmünde yerleştiğini belirtir. Hatta kendi mesleğinin ve meşrebinin en önemli esası olan şefkat ve merhameti de annesinin şefkatli fiillerinden ve manevi derslerinden aldığını ifade eder.
Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakiki bir ihlas ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evladına kurban etmesi gösteriyor ki hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var.
Ancak burada çok önemli bir ayrım yapılır: Hakiki şefkat ile suistimal edilen şefkat arasındaki fark. Eğer bir anne şefkatini sadece çocuğunun dünyevi hayatının tehlikeye girmemesine, paşa olmasına odaklarsa, onu hafız mektebinden alıp Avrupa’ya gönderirse ancak ahiret hayatının tehlikeye girdiğini düşünmezse, bu şefkatin suistimalidir. Bu durumda çocuk, ahirette annesinden davacı bile olabilir: “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helaketime sebebiyet verdin?” diyecektir. Oysa hakiki şefkat, evladı ebedî hapisten (cehennemden) ve dalaletten kurtarmaya çalışmaktır. Böyle bir şefkatle yetiştirilen evladın bütün iyiliklerinin bir misli, annesinin amel defterine geçer ve ahirette şefaatçi olur.
2. Aile Hayatı ve Dini Terbiyenin Yegane Çaresi
Eser, günümüz toplumunda aile hayatının bozulmaya başlamasına dikkat çeker. Yazar, Müslüman için aile hayatının bir nevi cennet ve küçük bir dünya olduğunu ifade eder. Gençleri yoldan çıkarmak ve kadınları yanlış yollara sevk etmek için gizli komitelerin çalıştığını hisseder ve bu durumun İslam milletine dehşetli bir darbe olduğunu belirtir.
Bu tehlikelerden kurtuluşun tek çaresi ise “daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur!”. Kitapta, bir erkeğin eşine olan muhabbetini beş-on senelik fâni ve zahiri güzelliğine değil, şefkatine ve kadınlığa mahsus iyi ahlakına (hüsn-ü siretine) bina etmesi gerektiği vurgulanır. Çünkü eş, sadece dünyada geçici bir yardımcı değil, ebedî hayatta da sevgili bir refikadır. Dolayısıyla, yaşlandıkça birbirlerine daha ziyade hürmet ve muhabbet göstermeleri gerekir.
Risale-i Nur’un bir parçasında denilmiş ki: Aklı başında olan bir adam; refikasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fâni ve zâhirî hüsn‑ü cemaline bina etmez. Belki kadınların hüsn‑ü cemalinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn‑ü sîretine sevgisini bina etmeli. Tâ ki o bîçare ihtiyarlandıkça kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhamet ile birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor.
Eser, eşlerin birbirlerinin dindarlığını taklit ederek saadet-i dünyeviyelerini kazanmaları ve ahiret saadetlerini garantilemeleri gerektiğini belirtir. Aksine, birbirini fesat ve sefahate teşvik eden çiftler, birbirini ateşe atmakta yardım etmiş olurlar. Kadınların ahiret saadetleri gibi, dünyevi saadetleri ve ulvi seciyelerinin bozulmaktan kurtulmasının yegane yolunun daire-i İslâmiyedeki İslam ahlakıyla olabileceği ifade edilir.
Bahtiyardır o adam ki refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur. Hem bahtiyardır o kadın ki kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur; saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır. Bedbahttır o adam ki sefahete girmiş zevcesine ittiba eder; vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani medeniyet fanteziyelerine birbirini teşvik eder.
Kitapta, kadınların doğuştan gelen hassasiyetleri ve zayıflıkları nedeniyle kendilerini korumak için örtünmeye (tesettür) meyyal oldukları anlatılır. Açık saçıklığın fıtrata aykırı olduğu ve kadınları manevi esaretten, zillete düşmekten ve sefaletten kurtarmanın tesettür ile mümkün olduğu belirtilir. Hatta bir kadının sekiz dakikalık sefahet zevkinin cezası olarak dünyada dahi sekiz ay ağır bir yükü karnında taşıdığı ve sekiz sene çocuğunun terbiyesinin meşakkatine girdiği gibi ağır sonuçlara dikkat çekilir, bu da kadınların sefahatte erkeklere yetişemediğini ve yüz derece fazla ceza çektiklerini gösterir.
3. Hakiki Lezzet ve Saadet İman Dairesindedir
Yazar, helal dairenin dışındaki zevklerin ve lezzetlerin, aslında on dereceden ziyade acı ve zahmetler içerdiğini güçlü delillerle ispatlandığını belirtir. Gerçek lezzetin, dünya hayatında iman dairesinde ve iman ile olduğu ve salih amellerin her birinde manevi bir lezzet bulunduğu vurgulanır. Dalalet ve sefahetin ise bu dünyada dahi acı ve çirkin elemler barındırdığı anlatılır. İman ile cennet çekirdeği, dalalet ve sefahet ile cehennem çekirdeği arasında bir bağlantı kurulur.
Sizin hanenizdeki masum evlatlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.
Hem kat’iyen biliniz ki bu hayat-ı dünyeviyede hakiki lezzet, iman dairesindedir ve imandadır. Ve a’mal-i salihanın her birisinde bir manevî lezzet var. Ve dalalet ve sefahette, bu dünyada dahi gayet acı ve çirkin elemler bulunduğunu Risale-i Nur yüzer kat’î delillerle ispat etmiştir.

İlk Defa Okuyacaklara Tavsiyeler:
- Sabırla ve Tefekkürle Okuyun: Eserin derin manaları vardır. Her cümlesi üzerinde düşünerek, acele etmeden okumak, istifadenizi artıracaktır.
- Kelime Anlamlarında Takılmayın: Bazı kelimeler başta anlaşılmaz gibi gelse de, cümlenin genelinden kelimenin anlamını çıkarmaya çalışın. İlerledikçe anlayışınızın arttığını fark edeceksiniz.
- Risale-i Nur’dan Diğer Eserleri de Okuyun: Gençlik Rehberi, Küçük Sözler, Yirmi Üçüncü Söz gibi müellifin farklı eserlerini de edinerek ufkunuzu genişletebilirsiniz.
Hayırlı okumalar dileriz.